Ata sporlarımız yüzyıllar öncesinden geleneksel bir hal alarak günümüze ulaşan sporlardır. Türklerin savaşçı geçmişiyle de ilişkili olarak savaşçı eğitiminde de rol oynayan bu sporlar savaş kabiliyetini de geliştirmeyi sağlar. En bilinen ata sporumuz yağlı güreştir ve bunun yanında okçuluk, cirit atma, matrak (kılıç) da ata sporlarımız arasındadır.
Olimpiyat ve yarışmalarda da kendine yer edinen güreş dövüş sanatları kategorisinde yer alır. Bu sporda rakibe vurmak veya fiziksel şiddet uygulamak yoktur. Güreşin ata sporlarımız arasında gelenekselleşen hali yağlı güreştir.
Yağlı güreşte güreşe tutuşan güreşçilere pehlivan denir. Güreş yapılan alana ise er meydanı adı verilir. Yağlı güreşin en bilindik organizasyonu Edirne’de yapılan Kırkpınar Güreşleridir.
At üstünde oynanan ve dengede durabilmeyi gerektiren bir spordur. Sporda at üstünde ilerlerken cirit denen bir uzunca bir çubuğun uzağa atılması gerekmektedir. Rakibi vurma veya uzağa atma şeklinde oynanır. 16. yy’a dayanan tarihi vardır ve tehlikesinden dolayı bir dönem yasaklanmış olsa da günümüzde Kars, Ardahan, Uşak, Erzurum illerinde oynanmaya devam etmektedir.
Türklerin atçılık ve okçuluk tarihi milattan önce 5 binlere dayanır. Altay ve Tanrı Dağı çevresinde ortaya çıktığı söylenir. Savaşlarda kullanılan okçuluk yeteneği günümüzde spor olarak yapılmakta ve müsabakalarda varlığını devam ettirmektedir.
Ata binme, kılıç-kalkan kullanma ve okçuluk Türklerde savaş talimi olarak başladı. Çok eskilere dayanan bu tarih günümüzde de spor müsabakaları şeklinde yaşatılırken sporcular yetişmeye devam ediyor.
Matrak da kılıç kullanımına dayanan bir spor türüdür. 16. Yüzyılda Matrakçı Nasuh tarafından kurallar konarak spor haline getirilmiştir. Bu oyunda amaç matrakla rakibin kafasına dokunmaktır. Kalkanla rakibe vurmak veya kalkanı düşen rakibe vurmak yasaktır.